Dünyaca ünlü Amerikan markası olan MacKenzie-Childs’in Türkiye, Azerbeycan, Kıbrıs Distribitörü ve Gürcistan Bölge Bayisi olan iş insanı Berrin Ak, VipTurkey okuyucuları için evinin kapılarını açtı. Amerika’da bile bir ikinci mono brand şubesi bulunmayan markanın, dünyadaki en büyük distribütörü haline geldiklerini belirten Berrin Ak, ülkemizde, dünyada bir ilki daha gerçekleştirmenin haklı gururunu yaşadıklarını belirtti.
Mesleği gereği ev dekorasyonuyla iç içe olan Berrin Ak, beş yıl aradan sonra markanın ikinci şubesini de geçtiğimiz yaz Bodrum Yalıkavak Marina da açmıştı. Başarılı iş insanı Berrin Ak ile bir araya gelerek MacKenzie-Childs ile alakalı çok özel bir söyleşi gerçekleştirdik.
Amerika’dan sonra dünyadaki ilk mağaza size ait. Tabuları olan bu markanın distribütörlüğünü alırken neler yaşadınız?
MacKenzie-Childs ile yolum kesişmeden önce ithal markalarla ilgilenerek, 10 yıldan fazla perakendecilik yaptım. Demsa Group’ta çalıştım. İlk çocuğumu doğurduktan sonra ise kurumsal hayatın çocukla zor olduğuna karar vererek işten çıktım ve ufak ufak işler yaparken kendi kendime “Neden ben de bir marka getirmeyeyim ki?” diye düşündüm. Daha sonra dekorasyona, sofra düzenine, objelere çok fazla ilgisi olan biri olduğum için bu marka ile yollarım kesişti ve Amerika’da ürünlerin üretildiği o muhteşem kasabaya gittim.
Orada, markayı keşfedince, o dünyasının içine girdikçe eşi benzeri olmayan bir marka olduğunu fark ettim. İlgim arttı ve markayı kendime, ruhuma çok yakın gördüm. Bir de markaya aşık oldum, kendime çok yakın buldum. MacKenzie-Childs tasarımları benim ruhumla çok özdeşti. Hala markanın yeni bir ürününü gördüğümde heyecanlanıyorum, içim içime sığmıyor. Çok büyük emek, tutku var arkasında… Vazgeçmemek var. İlmek ilmek örmek, adım adım ilerlemek var.
Amerika gibi bir ülkede Türkiye’yi temsil etmek, anlatmak, sistemin bu kadar işlediği, hata kabul etmeyen bir Amerikan markasını ikna etmek kolay olmadı tabii ki. Zamanla attığımız her bir adımla, vaat ettiğimiz her bir sözün gerçekleşmesini sağlayarak güven kazandık. Bu güveni kazanırken beklenmedik satış başarıları yakaladık. Bir anda sıradan bir ülke pozisyonundayken, şimdi geldiğimiz noktada Amerika’daki bu markanın dünyadaki en önemli ve büyük bayisi haline geldik. Ve Amerika kıtası içinde bile sadece New York şehrinde tek bir mağazası olan markanın dünyadaki en büyük distribütörü olmayı başardık.
Aslında markanın hikayesi de oldukça etkileyici… Okuyucularımız için kısaca bir de sizden dinlesek?
Evet, markanın ilk doğuş hikayesi çok güzel. Amerika’da yaşayan, birbirine çok aşık, tutkulu, renkli kişilikleri olan çiftin ahırlarında başlattıkları bir serüven. Markanın ismi de karı kocanın soyadlarından geliyor. İkisi de çok uçuk-kaçık, renkli kişilik… Bir gün mangalın üzerinde marshmallow yaparken oradaki renk harmonisi onları çok etkiliyor. Markanın da tasarımları siyah-beyaz üzerine kurulu ama içinde mavi, mor, yeşil, pembe de var. Bizi her zaman siyah-beyaz içine çeker ama markanın ürünlerindeki gibi bu kadar net olmaması benim için çok daha özeldi. Amerika’da Aurora adlı bir kasabada üretiliyor her şey ve kasabada yaşayan herkes orada çalışıyor, Muhteşem ötesi bir kasaba… New York şehrine arabayla 5 saat, uçakla 1 saat uzaklıkta. Kocaman bir göl düşünün, her taraf yeşillik. O gölün etrafına kurulmuş bir kasaba. Her şey masal gibi ama kasabada yapacak hiçbir şey yok. Kasabada oturan neredeyse herkes MacKenzie-Childs fabrikasında çalışıyor. Her şey o kadar huzurlu ki kasabada çalışanların kötü enerjilerle beslenmeleri imkansız… Sadece güzel şeyler üretmek için çalışıyorlar o da markanın ruhuna yansıyor ve çok güzel enerjilerle ürünler oluşturuluyor. Ben ürünlerimizin, alan kişilere mutluluk verdiğini ve oradaki huzurlu enerjinin ürünlerle, kilometrelerce size kadar taşındığına inanıyorum.
MacKenzie-Childs ile alakalı sizin kendi yorumunuz ne olur?
Benim sevdam, MacKenzie-Childs bir yaşam tarzı… Hayatın içinden bir marka. Hayatımızın en büyük zaman dilimini kapsayan, bize aidiyet ve sıcaklık hissi veren evlerimizin tüm ihtiyaçlarını karşılayabilecek zengin bir ürün yelpazesi var. Her şeyden önemlisi MacKenzie’nin bir kimliği var. Courtley Check adı verilen bu sihirli karelerle desen tüm ürün gruplarında farklı şekillerde ve renklerde yorumlanıyor. Bu desen yorumlaması markayı diğer markalardan ayıran en belirgin özellik. Çok geniş ürün yelpazesine sahip olması da başka markalarla farklılığın en belirleyici sebeplerinden biri.
Mağaza olarak ise içinde bulundurduğu interaktif mutfakta pişirilen tatlar ile bir evi anımsatan, dekoru ile mağazanın verdiği sıcaklık diğer dekorasyon mağazalarından farklı konumlanmamızı sağlıyor.
Bahçe mobilyasından bornoza, makyaj çantalarından tabaklara, oda kokularından halıya kadar yaklaşık üç bin beş yüz ürün çeşidini bünyesinde bulunduruyor. İlkbahar- yaz, sonbahar-kış olarak koleksiyon çalışması olan markanın her sezon devam eden klasik ürünlerinin yan ısıra, sınırlı sayıda ürettiği koleksiyon ürünleri mevcut.
Tıpkı mağazanız gibi evinizin de muhteşem bir ruhu var. Adeta masal diyarındaymış gibi hissettiriyor insana. Markanız, eviniz adeta ruhunuzla bütünleşmiş… Bu duyguyu nasıl yakaladınız. MacKenzie’den sonra dekorasyon konusunda da size danışmak isteyenler olabilir. Siz evinizi dekore ederken nelerden etkilendiniz?
Hayatta ne yaptıysam tutkuyla yaptım. Mağazamı da dekore ederken her köşesini çalışarak hayal ettim. Benimle aynı heyecanı yaşayan ve aktardığımı en iyi şekilde gerçeğe yansıtan mimarla harika bir iş çıkardık. Söz konusu yaşadığınız ev, ortam olunca, trend dekorasyonlar beni etkilemiyor. yaşadığımız ortamların trendlerden uzak; zamansız olmasını doğru buluyorum. O yüzden de klasik mimarlık anlayışından uzak; daha bireysel; özgün mimari projeleri tercih ediyorum.
Mağazacılık geçmişim olduğu için mağazaları dekore etmeyi seviyorum, yaşam alanları evleri dekore etmek bana çok büyük keyif veriyor. Bir evi yuvaya dönüştürmek o sıcaklığı var etme fikri hep çok güzel gelmiştir bana, bununla ilgili yakın zamanda projelerim olacak. İçimden gelen bir tasarım aşkı var. Mimarlık okumamış olmama rağmen tasarıma, dekorasyona, sofra düzenine hep ilgi duymuşumdur. Yıllarla beraber estetik bakışımın da bu yönde geliştiğine inanıyorum; insanı gelişime açan şeylere ilgim var.
Markanızın konseptini anlatabilir misiniz?
Otuz yıldan fazla bir geçmişe ait markayı, ilk günkü heyecanını yitirmeyen enerjisiyle; renkli, eğlenceli, sınır tanımayan, küstah ve zamansız tasarımları ile tanımlayabiliriz.
Masa hazırlamak sizin elinizde sanata dönüşüyor. Bir sofranın olmazsa olmazı nedir sizce?
Her masamı hazırlarken tek bir objeden yola çıkar, bütün hikayeyi onun etrafında kurgularım. Gerek evimin dekorasyonunda, gerek sofra hazırlarken hep tek bir noktadan başlamayı uygun görüyorum. Daha sonra konsept bu ilk odak noktasının etrafında şekilleniyor. Bu bir masa örtüsü, bir peçete detayı, bir tabak, bir renk, bir obje de olabilir. Size ilham veren her şey olabilir.
Masa örtüsü kullanılacak ise kat izi olmamasına ayrıca özen gösteririm. Simetri ve hizalama bir sofrayı hazırlarken en dikkat ettiğim noktalar. Görselliği tamamlayan centerpiece; ister canlı bir çiçek, ister bir obje olsun benim sofralarımda olmazsa olmazlarım; sanki hikaye onlarsız eksik kalıyor.
Müşteri profiliniz ve bu doğrultudaki hedeflerinizi anlatabilir misiniz?
Müşteri profilimizi henüz yeni doğmuş bir bebeği annesinin seçimiyle çok ufak yaşlardan başlayarak; hayat boyu ona eşlik edecek geniş bir yaş aralığıyla, kadın ağırlıklı olarak düşünmek mümkün. Farklı olmayı seven, sıra dışı ve zevk sahibi; lüks ürünleri tercih eden kesim olarak tanımlayabiliriz. Hedefimiz bu masalsı dünyayı yaşatarak, bir hayat tarzı haline getirmek. Her yaştan kadının hayatının bir parçası olurken, yüzünde tebessüm olabilmek…