İzmir’den İstanbul’a uzanan bu etkileyici kariyer yolculuğu, Kartoz Ailesi’nin iş dünyasındaki yenilikçi ve vizyoner yaklaşımlarını gözler önüne seriyor. Metalurji ve otomotiv sektörlerinde kazandıkları yıllara dayanan tecrübeyi, sağlık turizmi alanına ustalıkla entegre ederek geniş bir başarı yelpazesine ulaşan aile, Türkiye’nin iş dünyasında parmakla gösterilen isimlerinden biri haline geldi.
Ailenin her bir ferdi, sadece iş dünyasındaki başarılarıyla değil, aynı zamanda güçlü aile bağları ve topluma katkılarıyla da tanınıyor. Kartoz Ailesi, girişimcilik yeteneklerini ve iş tecrübelerini, topluma olan sorumluluklarıyla birleştirerek birçok sosyal sorumluluk projesine de imza atıyor. Onların bu projelere olan samimi katkıları, cemiyetin saygın ve sevilen ailelerinden biri olmalarına da zemin hazırlıyor.
Vip Turkey Dergisi olarak gerçekleştirdiğimiz bu özel röportajda, Kartoz Ailesi’nin başarıya giden yolda nasıl ilerlediğini, aile içindeki güçlü dayanışmanın iş yaşamlarına nasıl yansıdığını ve sağlık turizmi gibi kritik bir sektörde nasıl fark yarattıklarını dinleme şansı bulduk. İş dünyasındaki liderlikleri kadar, insan odaklı yaklaşımlarıyla da ilham veren Kartoz Ailesi, her yönüyle takdir edilesi bir başarı hikayesini yazmaya devam ediyor.
Derya Bey, sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
2022’de, 40. yıl şeref madalyamı aldığım Orta Doğu Teknik Üniversitesi Metalurji ve Malzeme Mühendisliği bölümünden 1982 yılında mezun oldum. Emniyet müdürü bir babanın çocuğu olarak farklı şehirlerde, farklı okullarda okumak zorunda kaldım. Bu zorluklara rağmen her zaman takdirnamelerle aileme sevinç kaynağı oldum. 1993 yılına kadar İzmir’de, Türkiye’nin ilk iş makinaları üreticisi olan kayınpederim merhum Sinan Uyan’ın kurduğu tesislerin büyümesi, kurumsal bir şirketler grubuna dönüşmesi için önemli başarılar elde ettim.
ODTÜ’den mezuniyetinizin ardından kariyeriniz nasıl şekillendi? Otomotiv ve ticaret sektörüne nasıl adım attınız?
1993 yılında aldığım bir iş teklifiyle İstanbul’a taşındık. Bu teklif, merhum Nihat Ural Hakverdi’nin davetiyle gerçekleşti ve otomotiv sektörüne adım atmış oldum. Kariyerim, Suzuki Türkiye’de Satış ve Pazarlama Müdürü olarak başladı ve ardından Subaru, Citroën, MG-Rover, GAZ ve UAZ gibi büyük markaların Türkiye distribütörlük ve genel müdürlük görevleriyle devam etti.
Türkiye’de öncülük ettiğiniz projelerden biri olan GAZ Gazelle’nin üretim sürecinden bahsedebilir misiniz?
Türkiye’de yaklaşık 4.250 adet satılan GAZelle araçların Avrupa Birliği sertifikasyon normlarına takılması üzerine, Rusya’nın GAZ firmasıyla Çinli motor üreticisi CUMMINS’i iş birliğine yönlendirdim. Bu sayede sertifikasyon engellerini aştık. Ayrıca Sakarya’da yerli montaj fabrikasını kurarak üretim sürecini başarıyla yönettim.
Farklı ülkelerdeki iş tecrübeleriniz sırasında karşılaştığınız en büyük zorluklar nelerdi?
ABD, Japonya, Fransa, İngiltere, Almanya, Rusya gibi birçok ülkede distribütörlükler aldım ve bu geniş coğrafyada ticaret yapmak elbette çeşitli zorluklar doğuruyor. Yerel kanunları, ticari alışkanlıkları ve bankacılık sistemlerini iyi anlamak ve yerel partnerlerle uyumlu çalışmak, başarı için kritik. Zaman zaman büyük olaylar, planlarınızı sekteye uğratabiliyor. Örneğin, Covid-19 pandemisi ve Rusya-Ukrayna savaşı, iş dünyasına ciddi engeller getirdi.
Türkiye’de birçok markayı ilk defa ithal eden biri olarak, yenilikçilik sizin için ne ifade ediyor?
Yenilikler kazandırmak, benim en büyük hobilerimden biri. Türkiye’ye birçok marka ve ürünü ilk defa getirdim. Her yeni girişim benim için bir çocuk gibi; büyük bir sorumluluk ve sevgiyle yaklaşıyorum. Bu yüzden her yeni projeyi büyük bir tutkuyla hayata geçiriyorum.
İnovasyon ve girişimcilik, sizin yönetim anlayışınızda nasıl bir rol oynuyor?
Her anı verimli geçirmek ve tam performans göstermek benim için çok önemli. Askerliğimi Yedek Subay olarak yaparken, geliştirdiğim “Askeri Kamyonlarda Oturma Düzeni” projesiyle Genelkurmay’dan takdir aldım. Citroën Türkiye’de ise, zor durumdaki markayı başarıya taşıdım ve 1999’da Citroën International tarafından “Dünyanın En İyi Genel Müdürü” seçildim.
Eurotech Metal Endüstri hakkında bilgi verir misiniz?
Bursa’daki fabrikamız 2019’da kurulmuş olmasına rağmen 20 yılı aşkın bir tecrübeye sahip. Müşteri ihtiyaçlarına özel tasarımlar yapıp, üretimleri otomasyon ve elektronikle donatarak teslim ediyoruz. TOFAŞ ve Bosch Siemens gibi büyük firmalar referanslarımız arasında.
Otomotiv sektöründeki dönüşümleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Elektrikli araçlar hakkında ne düşünüyorsunuz?
Elektrikli araçlar, çevresel kaygılar nedeniyle olmazsa olmaz hale geldi. Ancak başarılı olmak için şarj altyapısının yaygın ve ulaşılabilir olması gerekiyor. 2009’da Çin’den yaptığım elektrikli araç ve şarj istasyonu distribütörlük anlaşmaları o dönem yatırımcı için çok zorluydu. Şimdi ise şartlar çok daha uygun.
Metal endüstrisinde sürdürülebilirlik konusundaki yaklaşımınız nedir?
Metal endüstrisi, uzay teknolojileriyle birleşerek yeni alaşımlar ve uygulamalar geliştiriyor. Sürdürülebilirlik bu değişimlerin merkezinde yer alıyor ve biz de bu yenilikleri takip ediyoruz.
Motor sporlarına olan ilginiz biliniyor. Bu tutkunuz iş hayatınıza nasıl etki ediyor?
1996’da Subaru ile başlattığım “4 Nal, 4 Çeker” ralli aktiviteleriyle motor sporlarına girdim. 1999’da Citroën Türkiye Ralli Takımı’nı kurarak büyük başarılar kazandık. Bu başarılar, global anlamda Citroën distribütörlerine de örnek oldu.
Glencoe Lordu unvanınızdan bahseder misiniz? Bu unvanı nasıl elde ettiniz?
MG-Rover distribütörlüğünü aldığım dönemde sık sık İngiltere’ye gidiyordum. Orada arazi alarak “Lord of Glencoe” unvanını kazandım. Bu unvan benim için hoş bir anı olarak kaldı.
Burcu Hanım, okurlarımız için sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
İlkokul yıllarımda ailece İzmir’den İstanbul’a taşındık. Lisede İstek Vakfı Semiha Şakir Lisesi’nin Fen-Matematik bölümünden dereceyle mezun oldum. Üniversite hedefim Amerika’da okumaktı, bu sebeple Türkiye’deki sınavlar yerine ABD’deki sınavlara hazırlandım. Kazandığım okullar arasından başkentte yer alması ve uluslararası tanınırlığı sebebiyle Washington DC’deki American University’i seçtim. İngilizce İşletme bölümünde başladığım eğitimimi Türkiye’ye dönünce Yeditepe Üniversitesi’nde tamamladım.
Mezun olduktan sonra kurumsal hayata atıldım ve çeşitli sektörlerde farklı görevler üstlendim. İlaç sektörü tecrübem oldukça uzun. 12 yıl boyunca Novo Nordisk Orta Doğu, Afrika ve Bağımsız Devletler Topluluğu bölge ofisinde, 73 ülkenin dahil olduğu bir uluslararası organizasyonda çalıştım. Geçtiğimiz Nisan ayında Glaxo Smith Kline’a (GSK) transfer oldum. Şu an GSK’nın Gelişen Pazarlar bölgesinde (Latin Amerika, Orta Doğu, Güney Afrika, Türkiye, Hindistan ve Güneydoğu Asya dahil) Proje Yöneticisi olarak görev yapıyorum.
Bunun yanı sıra Bursa’daki fabrikamız Eurotech Metal Endüstri’ye destek olmaya çalışıyorum. Ayrıca TÜGİAD Sicil Disiplin Kurulu üyesi ve Beşiktaş Kongre Üyesiyim. Etkinlik ve toplantılara katılmaya özen gösteriyorum.
Sizi yakından tanıyan biri kişiliğinizi nasıl tarif ederdi?
Genellikle dışa dönük ve güler yüzlü olduğum söylenir. Yeni tanıştığım insanlara karşı başlarda mesafeli olsam da, sevdiklerimin yanında oldukça sempatik ve eğlenceliyim.
Liseden itibaren aldığınız eğitimin kariyerinizi şekillendirmede nasıl bir etkisi oldu?
Lise yıllarımda ABD’de üniversite okumayı hedeflemiştim. TOEFL ve SAT sınavlarına hazırlanırken, ailem maddi ve manevi olarak çok destek oldu. Disiplinli bir insan olduğum için onların emeklerini boşa çıkarmadım ve hedefime ulaştım.
Ayrıca, tanıştığımız insanlar ve içinde bulunduğumuz çevrenin de kariyerimiz üzerinde büyük etkisi olduğunu düşünüyorum. Üniversite yıllarımda ya da üyesi olduğum derneklerde tanıştığım arkadaşlarımla işbirliklerimiz var. İyi bir network, alınan eğitim kadar önemli. Bir de şanslıysanız ve sizi destekleyen bir aileniz varsa, bu da en büyük avantaj.
Hayat boyu öğrenme konusundaki yaklaşımınız nedir? Kendinizi geliştirmeye devam ederken hangi kaynaklardan yararlanıyorsunuz?
“Okul bitti, öğrenilecek şeyler de bitti” diye hiçbir zaman düşünmedim. Yeni şeyler öğrenmeyi seviyorum. İnternet ve sosyal medya hayatımızın büyük bir parçası. Ancak son zamanlarda ChatGPT hem iş hem de kişisel gelişim açısından beni besliyor. Daha derin bilgiye ihtiyaç duyduğumda ise güvenilir kurumların sertifika programlarına katılıyorum. Geçen sene, örneğin, sağlıklı beslenme üzerine bir eğitim aldım.
Sosyal hayatınız ve akademik sorumluluklarınızı nasıl dengeliyorsunuz?
İş programlarımda seçici davranıyorum. İş yerimizde esnek çalışma saatleri var ve farklı ülkelerle çalıştığım için saat farklarını göz önünde bulundurmak zorundayım. Hafta içi katıldığım etkinlikler ertesi gün işimi etkilemeyecek şekilde olmalı. Gece organizasyonlarını ise genellikle hafta sonuna denk getirmeye çalışıyorum.
Hayatınızda aldığınız en önemli karar neydi ve o kararı verirken en çok neyi göz önünde bulundurdunuz?
Özgürleşme ve gelişme isteği… Tam 12 yıl emek verdiğim yerden istifa edip yeni bir işe başlamak, hayatımın en önemli kararlarından biriydi. Birçok insan bilinmezlikten korkup mevcut düzenini korumayı tercih ediyor. Ancak bana göre, insanın kendisine yapabileceği en büyük kötülük, istemediği bir hayatı sürdürmeye devam etmek.
Ailenizde size en yakın olan kişi kimdir ve neden? Sizi en çok etkileyen deneyim neydi?
Ailede herkes birbirine yakın ama annemle aramızda daha özel bir bağ var. “En yakın arkadaşın olarak beni doğurmuşsun” derim ona. O genç yaşta beni dünyaya getirdiği için beraber büyüdük diyebilirim. Çocukken bile her şeyi açıkça konuşurduk, yalan söylemeyi hiç öğrenmedim. Kızacakları bir şey olduğunda bile dürüstçe konuşurduk ve bir orta yol bulurduk. Bu şekilde büyüyen çocuklar, haksızlık karşısında susmayan, hakkını savunan ve çevresine dürüst olan bireyler oluyor.
Hobilerinizin profesyonel hayatınıza katkıları nelerdir? Hangi hobiler size ilham veriyor?
Spor yapmak bana enerji veriyor. Haftada üç gün özel eğitmenle antrenman yapıyorum. Evde köpeklerimle vakit geçirmek ise dinlenme zamanlarım oluyor. Ayrıca sosyal sorumluluk projelerine katılmak da beni mutlu ediyor. Birilerine yardım etmek ve hayatlarına dokunmak kadar güzel bir şey yok. İş dışında ise fırsat buldukça seyahat etmeyi seviyorum, bu da iş hayatında motivasyonumu artırıyor.
Yeni şeyler denemek ve keşfetmek sizin için nasıl bir motivasyon kaynağı?
İnsan, bazen bir yerden, bazen birinden, bazen de bir cümleden yeni şeyler öğreniyor. Önemli olan öğrendiğiniz bilgilerin gerçek ve değerli olması. Yeni şeyler keşfetmek beni her zaman motive ediyor.
Tülin Hanım, kısaca sizi tanıyabilir miyiz?
Girit kökenliyim ve İzmir doğumluyum. Eğitim hayatımın tamamını İzmir’de geçirdim ve orada evlendim. Çocuklarım da İzmir’de doğdu. 1993 yılında eşimin iş teklifiyle İstanbul’a yerleşmeye karar verdik, ancak İzmir ile bağımızı hiç koparmadık. İzmirli olmaktan gurur duyuyorum, fakat İstanbul’da yaşamaktan da mutluyum.
İş hayatınızda oldukça başarılı bir geçmişiniz var. Kısaca bahseder misiniz?
Başak burcu olmamın da etkisiyle her konuda mükemmeliyetçiyim. Rahmetli babam Türkiye’nin ilk sanayicilerindendi ve benim çalışma hayatım da pazarlama ve PR alanında başladı. İstanbul’a taşındıktan sonra TR Productions adında kendi PR şirketimi kurdum ve büyük organizasyonlara imza attım. Aynı zamanda rahmetli Melih Kibar ile ortak olarak POPSEM (Popüler Ses Sanatçısı Eğitim Merkezi) adlı bir proje başlattık. O dönem “O Ses Türkiye” gibi programlar yoktu ve yetenekli kişileri şan, solfej gibi eğitimlerle yetiştirip plak şirketlerine yönlendiriyorduk. Bu şirket, Melih Bey’in vefatına kadar çok başarılı bir şekilde devam etti.
Eşim her konuda olduğu gibi iş hayatında da maddi ve manevi desteğini hep hissettirdi. Onun cesaretlendirmesiyle, Londra merkezli Medical Center’s Group adlı bir sağlık turizmi şirketi kurdum. Türkiye’nin en iyi estetik doktorlarıyla çalışarak, yurt dışındaki hastalarla birebir konsültasyonlar düzenledik ve ameliyat için Türkiye’ye gelmelerini sağladık. VIP havalimanı karşılaması, otel konaklaması gibi hizmetlerle sağlık turizmi alanında bir öncülük yaptım. Bu işi, birçok hastane ve doktor bu alanda hizmet vermeye başladığında zirvede bıraktım. Şu anda profesyonel iş hayatının içinde değilim.
Aileniz sizin için ne ifade ediyor? Birlikte en çok vakit geçirmekten keyif aldığınız aktivite nedir?
Eşimle evliliğimizde 42. yılımızı doldurduk. Genç yaşta evlenip, genç yaşta anne-baba olduk. Çocuklarımızla birlikte büyüdük diyebilirim. Onlar bizim en yakın arkadaşlarımız oldu, biz de onların. Bu da aile bağlarımızı çok güçlendirdi. Ailemize yeni katılan kişiler de bu bağların sürdürülmesinde önemli rol oynuyor. Gelinimiz Şebnem, ailemize mükemmel bir uyum sağladı.
Bizim için yer ve zaman fark etmeksizin birlikte olmak her zaman keyifli. Hep birlikte seyahat etmek ise en çok keyif aldığımız aile aktivitelerinden biri.
Ailenizdeki güçlü bağları korumak ve güçlendirmek için neler yapıyorsunuz?
Birbirimize değer veren bir aileyiz ve herkesin birbirine katkı sunduğuna inanıyoruz. Öğrenmenin yaşı ve zamanı yok; her gün birbirimizden bir şeyler öğreniyoruz.
Ailenizde aldığınız en önemli ortak karar neydi ve bu karar hayatınızı nasıl etkiledi?
Ailemizde aldığımız en önemli karar, İzmir’den İstanbul’a yerleşme kararıydı. Hem çocuklarımız hem de bizim için büyük bir değişiklikti. İş, şehir ve çevre değişikliklerine adapte olmak çok önemliydi ve şükür ki her şey yolunda gitti. Hiçbir zaman bu kararımızdan pişmanlık duymadık.
Aile içinde herkesin belirli bir rolü var mı? Kim hangi konularda daha baskın?
Eşim ve ben güçlü karakterlere sahibiz, ancak aile içinde kimse fikirlerini baskı yoluyla kabul ettirmez. Herkes fikrini açıkça söyler ve mutlaka bir ortak noktada buluşuruz.
Kişisel gelişiminiz için en önemli gördüğünüz değer nedir? Günlük hayatınızdaki en büyük motivasyon kaynağınız nedir?
Kendi değerimin farkındayım ve kendime değer veririm. Öğrenmeye ve kendimi geliştirmeye meraklıyım. Her yeni güne sağlıklı ve pozitif düşüncelerle başlamak, benim için en önemli motivasyon kaynağı.
Kişisel hayatınızda başarıyı nasıl tanımlarsınız?
Başlamak, bitirmenin yarısıdır. Hiçbir işi yarım bırakmam ve özgüvenim tamdır.
Ailenizle olan ilişkinizde en çok neyi takdir ediyorsunuz?
Ailemde en çok takdir ettiğim şey, birbirimize verdiğimiz değer ve kıymet. Bu da sevgi ve saygıdan geçiyor. Eşimle bu değerlerle büyüdük ve çocuklarımızı da bu şekilde yetiştirdik.
Günlük hayatta karşılaştığınız küçük zorluklarla nasıl başa çıkıyorsunuz?
Zamanla ve yaş aldıkça hayatı ve insanları olduğu gibi kabul etmeyi öğrendim. Çözüm odaklıyım, pratik ve iş bitirici bir yapıya sahibim. Küçük şeyleri kendime sorun etmiyorum.
Bir gününüz nasıl geçiyor? Sizi en mutlu eden günlük rutinleriniz nelerdir?
Aktif çalışma hayatında olmasam da bir gün yetmeyecek kadar yoğunluğum var. Evimle ilgilenmek ve çeşitli sosyal sorumluluk projelerine katılmak bana mutluluk veriyor. Hayvanlar konusuna özellikle çok duyarlıyım; onlar Allah’ın sessiz kulları ve hepimizin onlara sahip çıkması gerektiğine inanıyorum. Sonuçta bu dünyayı ancak “iyilik” kurtaracak.
Kutay Bey, sizi tanıyabilir miyiz?
İzmir doğumluyum. İstanbul Saint Joseph Fransız Lisesi mezunuyum. Üniversite eğitimime ABD’de Michigan State University’de Bilgisayar Mühendisliği ile başladım, ancak sonrasında Yeditepe Üniversitesi’ne geçerek Genetik ve Biyomühendislik bölümünden mezun oldum. O dönemde bu mesleğin geleceğin mesleği olduğuna inandırılmıştım. Şu anda uluslararası bir firmada Planlama Uzmanı olarak çalışıyorum. Aynı zamanda Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nün kongre üyesiyim ve boş zamanlarımda fırsat buldukça maçlara gitmeye çalışıyorum.
Dövmelerinizin sizin için anlamı nedir?
Dövmelerim, hayatımdaki önemli anları, değer verdiğim fikirleri ve kimliğimi ifade etmenin bir yolu. Her biri benim bir parçamı yansıtıyor ve bir hikaye anlatıyor. Örneğin, “Fikirlere kurşun işlemez” dövmem, düşünce özgürlüğüne olan inancımı simgeliyor. Beşiktaş’a olan sevgim kartal dövmemde hayat buluyor, Türklüğün sembolü olan kurt ise kültürel köklerimi ve mirasımı temsil ediyor. Ayrıca, en sevdiğim bilgisayar oyununa ait bir dövmem de var; bu bana tutkularımı ve bireyselliğimi hatırlatıyor.
Hayatta gerçekleştirmek istediğiniz en büyük hedef nedir?
Hayattaki en büyük hedefim, kalıcı bir iz bırakmak ve unutulmamak. Sadece var olmakla yetinmek yerine, başkalarının hayatlarına dokunacak ve fayda sağlayacak işler yapmak istiyorum. En büyük hayalim, toplum yararına bir proje hayata geçirmek, örneğin bir okul ya da yardım derneği kurmak. Geleceğe olumlu bir miras bırakmak ve insanlara kalıcı katkılarda bulunmak en büyük amacım.
Boş zamanlarınızı nasıl değerlendiriyorsunuz? İlgi alanlarınız neler?
Boş zamanlarımda ailemle vakit geçirmek benim için çok önemli. Bunun dışında, dizi izlemek ve bilgisayar oyunu oynamak en keyif aldığım aktiviteler. Ayrıca, fırsat buldukça kitap okumak hoşuma gidiyor. Sokak hayvanlarına destek olmak ve onlarla ilgilenmek de beni mutlu eden bir diğer önemli uğraşım.
Sizi hayatta en çok motive eden şey nedir?
Beni en çok motive eden şey, kendim ve ailem için güzel bir yaşam kurma hedefi. Onlara iyi bir gelecek sunabilmek, aldığım kararların arkasındaki en büyük güç. Bu hedefe ulaşmak için çalışmak, bana her gün motivasyon sağlıyor.
Şebnem Hanım, sizi tanıyabilir miyiz?
1996 İzmir doğumluyum. Eğitim hayatıma, bir parçası olmaktan her zaman gurur duyduğum Darüşşafaka’da başladım. Sonrasında Cem Bakioğlu Anadolu Lisesi ve Dokuz Eylül Üniversitesi Adalet Bölümü’nden mezun oldum. Bir dönem özel sektörde ve kamuda çalışma fırsatım oldu, ancak şu anda çalışmıyorum.
Kutay Bey’le nişanlı olduğunuzu biliyoruz. Ne kadar süredir berabersiniz? Nasıl tanıştınız?
Kutay’la 10 yıldır beraberiz. Tanışmamız ise oldukça modern: İkimiz de online oyunlar oynarken yollarımız kesişti. Başlangıçta arkadaşlık olarak başlayan ilişkimiz, zamanla ortak zevklerimiz, uyumlu karakterlerimiz ve benzer kafa yapımızla derinleşti.
Kartoz ailesi sosyal yönüyle oldukça hareketli ve eğlenceli bir aile. Onlarla uyum sağlamakta zorlandınız mı? Aile fertleriyle ilişkiniz nasıl?
Kutay’ın ailesiyle ilişkimiz çok iyi. Aynı şekilde Kutay da benim ailemle çok iyi anlaşıyor. Zaten ailelerin uyum göstermesi, ilişkilerin sağlıklı devam edebilmesi için oldukça önemli bir unsur. Kutay’ın ailesi beni kendi kızları gibi sevip değer veriyor, bu da beni çok mutlu ediyor.
Sosyal sorumluluk projelerinde yer alıyor musunuz?
İnsanlara ve hayvanlara yardım etmek beni çok mutlu ediyor. Kızılay’a düzenli olarak kan bağışında bulunuyorum. Aynı zamanda sokak hayvanlarının tedavi ve beslenme ihtiyaçları için düzenli bağış yapıyorum. Zaman zaman barınak hayvanlarının sahiplendirilme süreçlerine de destek olarak geçici yuvalık yapıyorum.
Hayvanlarla ilgili hayata geçirmeyi düşündüğünüz bir proje var mı?
Kesinlikle. Hayvanlara karşı olan sevgimiz çok büyük ve ne yazık ki günümüzde onlar birçok zorlukla karşı karşıya kalıyor. İleride Kutay’la birlikte sahipsiz ve özellikle engelli köpeklere yuva olabileceğimiz bir projeyi hayata geçirmek istiyoruz. Bu tarz projeler oldukça tatmin edici olsa da, aynı zamanda maliyetli. Bu yüzden, hayvanlara uzun vadeli ve sürdürülebilir şekilde yardım edebilmek için içinde veteriner, kuaför ve lüks bir pet otel barındıran bir tesis kurmayı da hedefliyoruz.