Yazar Arda Erel’in “Annemin Bilmediği Her Şey” romanı, hafızasını kaybeden bir adamın kendini bulma çabasını ele alırken, çevresinin söylediği yalanlarla da toplumun kutsallarına eleştiriler getiriyor. İnkılâp Kitabevi imzasıyla okurlarıyla buluşan “Annemin Bilmediği Her Şey”, toplumun hiçe sayılan kesimlerinden ucuz iş gücü olarak kabul edilen mültecilerine kadar görülmeyen insanları yansıtıyor.
Toplumun dayattığı değerlere ve kişiyi kendisi olmaktan çıkaran bütün kutsallara başkaldıran “Annemin Bilmediği Her Şey” romanının alt metninde çok sayıda okuma yer alıyor. Arda Erel’in, çocukken tutmaya başladığı günlüklerle başlayan yazma serüveni “Annemin Bilmediği Her Şey”de bir sinema filminden aktarılan sahneler gibi akıcı bir üsluba dönüşüyor. Geçmişle hesaplaşmalar sunan romanda, hafızasını kaybetmesinden yararlanılan bir adamın istenildiği şekilde yeniden yaratılma çabası da ortaya koyuluyor.
“Annemin Bilmediği Her Şey” romanında anne ve baba kavramları bir bir alt üst edilirken; bilinenin ve toplumun kabul ettiklerinin de ötesine geçiliyor. Romanda; bütün ömrünü sadece eş ve anne olmak üzerine kuran ve kocasının tahrip ettiği alanı oğluyla doldurmaya çalışarak kadınlığını tamamen göz ardı eden bir “anne” ile keskin toplumsal rollere uygun şekilde işe gidip gelen ve bir anlamda kendi hayatına bakan bir “baba”nın, oğullarını istedikleri gibi şekillendirmeye çalışması işleniyor.
Dünyanın Bütün Yaftalamalarına Bir Başkaldırı Romanı
Aşırı bireyciliğe doğru giden bir toplum yapısının ince ince eleştirildiği “Annemin Bilmediği Her Şey”; seçilemeyen ailenin, ırkın, mezhebin ve daha nicesinin, kişinin üzerine sinen karanlığına bir projeksiyon tutuyor. Evrensel konuların ele alındığı romanda, dünyada olup biten bütün yaftalamalara başkaldırılırken, Arda Erel tüm sınıfları ve kimlikleri bir bütünlük içerisinde veriyor. Dramatize etmeden drama yönelen ve olaylara gerçekçi bir üslupla yaklaşan Erel, bireysel hafızayı toplumdan ayırmadan herkesten parçalar sunduğu romanında “Ben varım!” diyenleri kaleme alıyor.
Yaraların Hiyerarşisi Kurulmadan Yaratılacak Bir Toplumun Hayali Var
İnsana dair pek çok soruna değinen “Annemin Bilmediği Her Şey”de, yaralar arasında hiyerarşi kurulmazken; başkalıklar korunup, aynılığa inilmeden yaratılacak toplumun altı çiziliyor. Göç politikalarından cinsiyet dayatmalarına, dinî olgulardan ekonomiye kadar eleştirilerle bezeli romanda Erel; toplum içerisinde kimliğini gizlemek zorunda kalanları, aynanın diğer ucunda kendisini bulamayanları ve en önemlisi de ailelerinin asimilasyonuna uğrayanları anlatıyor. Arda Erel’in tuttuğu günlüklerle başlayan yazma yolculuğu, İnkılâp Kitabevi imzasıyla basılan “Annemin Bilmediği Her Şey”de beklemedikleri bir sahneyle karşılaşmak istemeyen toplumun dönüştürmeye çalıştığı Altan’ın hikâyesine ulaşıyor.
Arka Kapak Yazısı
“Zorbalık ve yabancılaşma, benim çocukluğumdan itibaren bildiğim ve kendi içimde debelendiğim bir konuydu. Bu yüzden romanda bazen vardım. Bazense hiç yoktum.
Bazı yazarların romanları böyledir.”
Arda Erel
Toplumsal normlara ince bir başkaldırı…
Bir sabah uyandığınızda hafızanızı kaybetmiş olsaydınız ne yapardınız? Nasıl bulurdunuz benliğinizi? İnsan, başkalarından dinleyerek ne kadar tanıyabilir kendini? Herkes her şeyi anlatır mı yoksa işine geldiği kadarını mı söyler? Kendini, ailesini, yaşadığı ülkeyi unutan biri için her şeyin eskisi gibi olması mümkün müdür?
Zihninde gezinen bir kurt gibi onu yiyip bitiren soruların ortasında kendini arıyordu Altan. Hiçbir şey hatırlamıyordu ve herkes farklı bir şey söylerken daha beter kaybolduğunu hissediyordu. Kime inanacağını ve doğrunun ne olduğunu sorgularken, ona gerçeği kim anlatacaktı?
Arda Erel, Annemin Bilmediği Her Şey ile bir adamın kendini bulmaya çalışmasının izinde kolektif ve bireysel hafızayı, toplumsal sorunları, aile olmayı, sosyal statüleri, baskıları, ötekileştirilmeyi, yok sayılmayı, yalnızlaştırılmayı, kendine yabancılaşmayı derinlemesine sorguluyor. Şimdi ezberlerinizi unutun; bu kitap, tüm bildiklerinizi yeni baştan yazmaya geliyor…