Mütevazı, işine aşık, alanının en iyilerinden, 60 civarı sertifikasıyla kariyerinde muhteşem işlere imza atıyor, kilo veremeyen hastaları hayallerindeki vücuda kavuşturuyor! “Kimden bahsediyorsun?” dediğinizi duyar gibiyim, elbette Doç. Dr. Ali Durmuş’tan. Obezite Cerrahisinde parmakla gösterilecek işlere imza atan Doç. Dr. Ali Durmuş ile buluştuk, Türkiye’de obezitenin seyrinden güncel tedavi yöntemlerine kadar birçok konuyu masaya yatırdık. Bütüncül obezite yaklaşımıyla başarılı ameliyatlara imza atarak adını duyuran Dr. Durmuş: “Hastalarım mutluysa ben daha da mutluyum” diyor…
Aynaya baktığında kendini mutsuz hisseden herkes onun kapısını çalıyor. Mutsuz geldiği kliniğinden güler yüzle, yaşam enerjisine ve özgüvenine kavuşarak ayrılıyor. Doç. Dr. Ali Durmuş’un hastaları, tedavileri sonrasında aynalarla barışan şanslı kesimin içinde yer alıyor. Çoğu obez hastası kilo problemi nedeniyle çocuk doğurma hayallerini ertelerken onun hastaları başarılı ameliyatları sonrasında evlat özlemlerini kısa sürede gideriyor, hem sağlıklarını kavuşarak aynayla barışıyor hem de çocuk sahibi oluyor. Hastalarını ailesi gibi gören Doç. Dr. Durmuş, “Telefonum 24 saat açık, beni her zaman arayabilirler” diyor. Mütevazılığıyla ve hastalarıyla kurduğu güçlü iletişimle obezite tedavilerinin psikolojik tarafına odaklanarak bütüncül yaklaşım sayesinde kalıcı çözümler sunan Doç. Dr. Ali Durmuş ile kliniğinde buluştuk, obezite hastalarına umut dolu, keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
Hocam öncelikle VIP TURKEY sayfalarımızda sizleri görmekten çok mutluyuz. Bizlere vakit ayırdığınız için çok teşekkür ediyorum. Alanınız Obezite Cerrahisiyle ilgili muazzam bir kariyere sahipsiniz. Web sitenizde gezindiğimde saymakta zorlandığım 60 kadar sertifikanız olduğunu gördüm. Dolayısıyla oldukça merak ettim, bu alana yönelmekte hangi nedenler itici güç oldu? Bizlere biraz kendinizden ve kariyer sürecinizden bahsedebilir misiniz?
Benim alanım aslında genel mide rahatsızlıkları; mide kanseri ve bağırsak kanseri üzerine çalışmalar ürettim. Bu çalışmalar da 2000’li yıllarda laparoskopi ile başladı. Bu yıllarda biz reflü ameliyatı, mide kanseri, kolon kanseri gibi alanlarda ameliyatlar yapıyorduk, evet bunlar çok önemli ameliyatlar fakat bu ameliyatların sonucunda hiçbir hastayı mutlu göremiyoruz çünkü ameliyat sonrası kemoterapi ve radyoterapi süreçleri yaşanıyor. Mide kanseri vakalarında yaşam ömrü dünyada 10 ila 12 yıl arasında değişirken, Türkiye’de bu süre iki yıla kadar iniyor. Dolayısıyla uzun vadede hasta bu ameliyatlarla mutlu olamıyor. Bir doktorun en büyük motivasyonu hastanın sağlığına kavuşması, kalıcı bir mutluluk yaratması dolayısıyla biz bunu Obezite cerrahisi ile yakaladık. Zayıflama konusunda 1950 yıllarında başlayan dünyadaki bu furya çok başarılı olamadı ama bizim de dikkatimizi çekti bir kere. Bu ameliyatlar başlayınca 5 hekim Belçika’da Obezite alanında uzman bir hekimden eğitimler aldık.
“Hastalarım hem zayıflıyor hem de evlat sahibi olabiliyor, bu bizim için çifte mutluluk”
Obezite cerrahisinde hastanın uzun vadeli mutluluğuna şahit olduk çünkü hasta ameliyat sonrası sonucu hızlı bir şekilde görmeye başlıyor ve beklentisini karşılayabiliyor. Hasta mutlu olunca bizlerde daha mutlu oluyoruz. Obezite hastalarının çoğunda polikistikover olduğu için doğum yapamıyorlar ancak zayıflayınca doğum yapabiliyor bir çocuk sahibi olabiliyorlar. Böyle yüzlerce hasta hem zayıfladıkları hem de bebek sahibi oldukları için bizi arayıp teşekkür ediyor bu çok büyük bir mutluluk.
“Obezitenin nedeni marketteki gıdalardır”
Türkiye’de laparoskopik mide ve bağırsak ameliyatları olan sleeve gastrektomi, gastrik bypass, reflü, kolon kanseri ve mide kanseri gibi alanların gelişmesine yardımcı olurken, 2002-2015 yılları arasında onlarca asistanı da eğiterek genel cerrah olmalarında bir rehber olarak mesleğinizde önemli başarılara imza attınız. Ben özellikle şunu çok merak ediyorum. Tıp bu kadar gelişmiş, uzman sayısı ve dolayısıyla obezite konusunda farkındalık bu kadar artmışken ülkemizde de diğer dünya ülkelerinde olduğu gibi obezite görülme sıklığının düşmesini bekleriz ama hala gün geçtikçe obezite artıyor. Bu konuda eksiğimiz nedir? Neyi atlıyoruz?
Türkiye’deki tüm cerrahlar birleşse ve obezite ameliyatları gerçekleştirse dahi obezite hastalarının tamamını zayıflatma gibi bir imkân yok, yetiştiremeyiz. Obezite Türkiye’de gün geçtikçe artıyor. Bunun sebebi de gıda. Genetik faktörler de etkili tabii ki ama gıda en önemli faktör. Şu an marketlere girdiğiniz zaman reyonlardaki ürünlerin %80’i kilo aldırıcı gıdalar. Reklamlardaki bütün ürünler de kilo aldırıcı ürünler. Siz bir marketteki şekerli karbonhidratlı gıdaları çıkardığınız zaman marketteki reyonların %80’i boşalıyor. Bunu başaran ülkelerden biri İzlanda. İzlanda’da şu an obeziteye neden olan gıdalar marketlerde satılmıyor. Böylelikle obezite önlenmeye çalışılıyor. Kişi obez olduktan sonra biz bunu ameliyatla önleyelim dersek bunu başaramayız. Obeziteyi çocukluktan gelen eğitimle önleyebiliriz. Devletin de vatandaşın da sosyal medyanın bu konuda duyarlı olması lazım. Bu üçünün birleşip obeziteyi önleyici çalışmalar yapması lazım. Obez olduktan sonra bunları önlemeye çalışmak buzdağının görünen kısmına bakmak gibi olur. Çoğu Avrupa ülkesinde obeziteye neden olan yiyeceklerin reklamının yapılması bile yasaklandı. Markette satışı da aynı şekilde. Bunu gerçekleştirebilirsek biz de bu tedbirleri alabilirsek obeziteyi önleyebiliriz.
“Amacımız hastalarımıza kalıcı kilo verdirebilmek”
Tüp mide ve mide balonu uygulamalarında oldukça başarılı çalışmalar sürdürüyorsunuz. Obeziteyle mücadele konusunda bu uygulamaların etkisi nedir? Hastalar bu uygulamaları bizzat bile isteye mi kliniğe geliyor yoksa obeziteyle mücadele aşamasında artık son çare olarak mı bu uygulamalar öne çıkıyor? Başarı oranları diğer uygulamalara göre nasıl?
Bariatric cerrahi uygulamalarına başvuran hastaların çok büyük bir kısmı daha önce spor, diyet, detoks veya farklı takviye uygulamalarla kilo vermeye çalışmış ve bunda başarılı olamamış veya kilo verip tekrardan kilo almış hastalardır. Burada kilit nokta hastalarımızın yo-yo adını verdiğimiz bir döngüye girmiş olması. Belli bir BMI geçen hastaların kilo verse dahi verdiği kiloları çok hızlı bir şekilde tekrar alması önemli bir sorun. Bizim amacımız hastalarımıza kalıcı kilo verdirebilmek. Ve bu uygulamalar ile birlikte çok güzel sonuçlar elde ediyoruz. Hastalarımız öncelikli olarak sorunlarını yeme içme alışkanlıklarını ve olmak istedikleri fiziksel durumu düşünerek kliniğe geliyor. Bizler de Klinik Obezite ekibi olarak bu süreci hastaya uygun yöntemi birlikte belirleyerek en sağlıklı şekilde kilo vermelerini sağlıyoruz.
“Obezite tedavisinde yeme bozukluğunun varlığı tespit edilmeli ve psikolojik destek tedaviye eklenmelidir”
Kuşkusuz ki Obezite, psikolojiyle oldukça ilintili. Çalışmalarınıza baktığımızda dünyanın önemli bir sorunu haline gelen obeziteye bütüncül bir çerçeveden bakarak sorunu psikolojiyle ilintili olarak da çözmeye çalıştığınızı görüyoruz. Bizlere biraz yeme bozukluklarında ve obezitede psikolojinin etkisini anlatır mısınız?
Psikoloji, hayatımızda birçok alanla ilişkili olduğu gibi obeziteyle de oldukça ilişkili. Kişinin psikolojik durumu yeme alışkanlıklarını da etkiliyor, kişi az ya da fazla yiyerek sorunlarıyla başa çıkmaya çalışıyor. Genetik, çevresel, biyolojik, kültürel faktörler gibi psikolojik faktörler de fazla yemeyi tetikliyor ve sonucunda obezite ortaya çıkıyor. Obezite, yeme bozukluklarının hem sebebi hem sonucu olabilir. Bariatric cerrahi ameliyatı adıyla yaptığımız görüşmelerde obezite ile en ilişkili yeme bozukluklarının özellikle tıkanırcasına yeme bozukluğu, duygusal yeme ve gece yeme sendromu olduğunu söyleyebiliriz. Bulimia nervosa ise fazla kilolu hastalarımızda daha çok olmakla birlikte obez kategorisine giren hastalarımızda nadiren de olsa görülmektedir. Obezite tedavisinde bu sebeple yeme bozukluğunun varlığı tespit edilmeli ve psikolojik destek de tedaviye eklenmelidir. Bu sayede obezite bütüncül bir yaklaşımla tedavi edilir ve tekrar kilo alımına sebep olabilecek psikolojik sorunlar çözülerek sürecin daha doğru ve sağlıklı ilerlemesi sağlanır.
Son yıllarda oldukça gündemde olan bariatric cerrahiden söz etmeden olmaz. Bariatric cerrahi nedir? Öncesi ve sonrasında nasıl bir beslenme yöntemi uygulanmalı bizlere biraz bahseder misiniz?
Bariatric cerrahi sonrasında beslenme düzeni çok önemli. Çünkü hastanın sürecini diyet programları belirlemiş oluyor. Sıvı dönemi ve püre dönemi ile başlayan bu uzun yolculuğu 1.ay 2.ay 3. ve 6.ayda eklenen besinlerle birlikte değişen listeler takip ediyor. Örneğin çiğ sebzelerle 2.ay kuruyemişlerle ve kuru baklagiller 3.ay tahıl grubunu da en son 6.ayda başlatıyoruz. Bizim için bütün süreç çok önemli. Protein takviyesini atlamamaları her gün almaları gerekiyor. Kastan kayıp yaşanmamaları, yağdan kilo vermeleri ve kendilerini aç hissetmemeleri için protein kilit nokta. Günde minimum bir buçuk litre su tüketmelerinin önemini ve 10 bin adım atıyor olmaları gerektiğini her zaman hatırlatıyoruz. Hastanın bu sürece tamamen uyum sağlamasını ve randevu takiplerine eksiksiz gelmelerini istiyoruz.
Obezite ameliyatıyla birlikte kuşkusuz kilo verme sonrası bölgesel sarkmalar ve dolayısıyla hastalarda estetik kaygılar oluşuyor. Hastalar obezite ameliyatı sonrası ne zaman estetik olabilir?
Post bariatric cerrahi, tüp mide ameliyatı sonrası hastaların kiloya, yaşa bağlı olarak deri sarkmalarıdır. Biz hastalarımıza 1 yıl boyunca kilo verme süreci devam ettiği için bu ameliyatları 1.yıldan sonra öneriyoruz.
“Sosyal hayatımız aslında ameliyathane. Esasen benim dinlenmekten anladığım ameliyat yapmak”
Son olarak bu kadar yoğun tempoda çalışan bir hekim olarak merak ediyoruz, dinlenmeye vakit bulabiliyor musunuz?
Ben ameliyat esnasında dinleniyorum aslında çünkü ameliyat anında herkes ne yapacağını biliyor ve ortalama yarım saat sürüyor iki ameliyatı peş peşe alıp 1 saatte bitiriyoruz. Bu sırada biz müzik dinleyip sohbet de edebiliyoruz. Sosyal hayatımız aslında ameliyathane. Onun haricinde haftanın iki günü dostlarımla yemeğe gidiyorum bu kişiler genelde hekim arkadaşlarım olmuyor yoksa yine iş konuşmamız kaçınılmaz. (gülüşmeler) Yine vakit bulduğunda Adaya gitmeyi seviyorum ve pazar günleri mutlaka annemle kahvaltıda buluşuyorum. Annemle vakit geçirmek terapi gibi.
Bu harika röportajla sayfalarımıza konuk olduğunuz ve bu değerli bilgileri bizimle paylaştığınız için teşekkür ediyorum hocam.
Ben teşekkür ederim keyifli sohbet için.
KUTULAR
100 BİN HASTA PORTFÖYÜ İLE 24 SAAT HİZMET “İnsanlar hasta bulmak için çabalarken biz hasta sayımızı nasıl azaltabilir, nasıl daha kaliteli hizmet sunabiliriz” diye çaba sarf ediyoruz. Ekibimiz 20 kişi. Hepsi alanının en iyisi. En iyilerle çalışmak, sonucunda 25 bin klinik hastasına ulaştırdı bizi. Hastalarımızla artık aile olduk. Kliniğimizde baktığımız 25 bin hastanın dışında telefonla da arayan hastalarımı dahil ettiğimde 100 bin kadar bir hasta portföyüm olduğunu söyleyebilirim, telefonum 24 saat açık. |
5 BİN HASTANIN 2 BİN 500’Ü YURTDIŞINDAN GELİYOR Yurtdışında büyük bir hasta potansiyelimiz var, Türkiye için büyük bir kaynak bu. Gelen 5 bin hastanın 2 bin 500’ü yurtdışından. Gelen 10 hastadan birine obezite tedavisi yapıyoruz. Başarı oranımız çok yüksek. Güçlü bir ekiple harika işler çıkarıyoruz. Her zaman hastaları mutlu etmek birincil önceliğimiz. Onlar mutlu oldukça biz daha da mutlu oluyoruz.
|