Türkiye’nin estetik cerrahideki yükselen yıldızlarından biri olan Op. Dr. Ebru Şen Meriç, mesleğinde hem yenilikçi teknikleriyle hem de doğal güzelliği ön plana çıkaran anlayışıyla fark yaratıyor. Başarılı doktor, estetik operasyonların psikolojik etkilerini ve Türkiye’nin sağlık turizmindeki güçlü konumunu anlatırken, geleceğin trendlerine dair önemli ipuçları veriyor.
Ebru Hanım, estetik cerrahiye ilginiz nasıl başladı? Bu alandaki kariyer yolculuğunuzu bizimle paylaşır mısınız?
Tıp fakültesinde 5. sınıftaydım. Plastik cerrahi stajında, meme kanserinden dolayı memesini kaybeden kadınlara yapılan meme rekonstrüksiyonunu görünce, bir kadın olarak derinden etkilenip ağladım. Daha sonra, kolunu kaybeden bir kişiye kolunun ameliyatla geri kazandırıldığını gördüm. İyileşmeyen yaralar ve yanıklar bu branşta tedavi edilebiliyor, kaybedilen organlar yerine konulabiliyor ya da yeniden yapılabiliyordu. Tüm stajlar ve dersler arasında beni bu kadar derinden etkileyen başka bir bölüm olmadı. 6. sınıfta, yani internken beni etkileyen diğer branş ise psikiyatriydi. İnsan beyninin işleyişini anlamak çok çekiciydi. Tıpta uzmanlık sınavında sadece bu iki branşı tercih ettim ve çok şükür ki en çok istediğim plastik cerrahi bölümünü kazandım. 5 yıllık plastik cerrahi eğitimimi İstanbul’da tamamlayıp uzman oldum. 2 yıl zorunlu hizmet ve 1 yıl kamu hastanesinde çalıştıktan sonra Nişantaşı’nda kendi muayenehanemi açtım.
Türkiye, estetik cerrahi alanında dünya çapında önemli bir merkez haline geldi. Sizce bu başarının arkasındaki ana etkenler nelerdir?
Türkiye’deki doktorların bilgi ve becerisi yüksek düzeyde. Avrupa ülkelerine kıyasla, hastanelerimiz oldukça modern ve hizmet kalitemiz çok ileri seviyede. Ayrıca, Türkiye’nin coğrafi konumu sebebiyle ulaşım oldukça kolay. Tüm bu etkenler, son 10 yılda Türkiye’yi bir sağlık turizmi merkezi haline getirdi. Ne yazık ki, son dönemdeki ekonomik sebeplerden dolayı ülkemiz sağlık turizmi açısından daha az tercih edilmeye başlandı. Ancak, doktor kalitemizi bilen hastalar, maliyeti önemsemeksizin Türkiye’ye gelmeye devam ediyor.
Düzenlediğiniz eğitim workshoplarından bahseder misiniz? Bu etkinliklerin etkisi nedir?
Eğitmeni olduğum marka global bir marka ve eğitimlere büyük önem veriyor. Eğitimlerin ana amacı, meslektaşlarımıza dolgu, toksin ve mezoterapi uygulama yöntemlerini öğretmek. Sadece teorik değil, canlı uygulamalarla da teknikleri gösteriyoruz, böylece herkes kendi kliniğinde doğru uygulamalar yapabiliyor. Yani, uygulayıcıların eğitimi sayesinde halk doğru tedavilere ulaşabiliyor.
Türkiye’ye lip lift ameliyatını getiren ilk cerrah olarak, bu operasyonun avantajları ve diğer yüz estetik operasyonlarına göre farkları nelerdir? Kış aylarında lip lift operasyonu yapmanın avantajları var mı?
Evet, Türkiye’de lip lift operasyonunu ilk uygulayanlardan biriyim. Dudak dolgusunu sıkça uygulayan bir hekim olarak bazı vakalarda dolgunun başarısız ya da kötü sonuçlandığını fark ettim. Cerrahi olarak dudağı kaldırmanın, içe dönük, ince ya da sarkık dudakların görünümünü düzelttiğini ve yüzün daha orantılı hale geldiğini gördüm. Bu alandaki bilimsel çalışmaları inceleyip Türkiye’de uygulamaya başladım ve zamanla kendi tekniklerimi ekleyerek geliştirdim. Lip lift tek başına uygulanabilir, ancak diğer yüz gençleştirme operasyonlarıyla kombine edildiğinde daha bütünsel bir iyileşme sağlanıyor. Mevsim fark etmese de kış aylarında yara izlerinin güneşten korunması daha kolay olduğundan bu dönemde talep artıyor.
Son yıllarda Türkiye’de hangi estetik operasyonlar daha popüler hale geldi? Özellikle burun estetiği ve saç ekiminde Türkiye’nin üstünlüğünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Son yıllarda, gerek minimal invaziv gerek cerrahi yöntemlerle yüz estetiği Türkiye’de ve dünyada oldukça popüler hale geldi. Herkes genç ve sağlıklı görünmek istiyor. Türkiye, burun estetiği ve saç ekimi konusunda ileri düzeyde bilgiye ve başarılı hekimlere sahip, bu alanlarda dünyaya eğitim veriyoruz. Talebin fazla olduğu her alanda arz gelişir. Ülkemizde burun estetiği çok ilgi görüyor, dolayısıyla bu alandaki başarımız İskandinav ülkelerindeki meslektaşlarımıza kıyasla çok daha iyi durumda.
Sizce önümüzdeki yıllarda hangi estetik operasyonlar daha popüler hale gelecek? Hangi trendlere dikkat etmeliyiz?
Daha az kesiyle daha fazla etki sağlanan yüz estetikleri ön plana çıkacak. Genç yaşlarda başlanan yenileyici tedaviler ve cihaz uygulamaları sayesinde yaşlanma gecikecek. Bu nedenle, genç yaşta yüz germelerde kesi daha az olacak ve dolayısıyla büyük kesilerle yapılan operasyonlar azalacak. Yani, gelecekteki trendler daha çok koruyucu tedaviler üzerine olacak.
Bir estetik cerrah olarak, güzellik kavramını nasıl tanımlıyorsunuz? Sizce bu kavram yıllar içinde nasıl değişti?
Benim güzellik kavramım, doğal görünümün bozulmadığı, aksine iyileştirildiği bir anlayışı temel alıyor. İnsanların kendileri olmayı sürdürerek, başkalarına benzemeye çalışmadan yaşlarının en iyisi olmaları gerektiğine inanıyorum. Cerrahi olmayan estetik işlemlerle yeni tanışan dünya, ilk başlarda aşırı uygulamalara yöneldi. Zamanla bu aşırılık yerini doğal ve doğru uygulamalara bırakmaya başladı.
Sağlık turizmi ve estetik cerrahide Türkiye’nin geleceği hakkında neler öngörüyorsunuz?
Ekonomik durumumuz iyileşirse, insanlar fiyat avantajı için yeniden Türkiye’ye gelmeye başlar. Ancak, merdiven altı hizmetlerin denetlenip engellenmesi gerekiyor. Aksi takdirde ülkemizin itibarı zarar görebilir. Bu konuda gerekli önlemler alınmazsa, Türkiye’nin sağlık turizmi açısından kazandığı bu önemli gücü kaybedebiliriz.
Estetik cerrahi sonrasında hastalarınızın özgüvenlerinin arttığını görmek sizin için nasıl bir his? Estetik cerrahinin psikolojik etkileri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Ameliyatlara her zaman, “Allah’ım, ben sonucu çok beğeneyim ama hastam benden daha çok beğensin” diye dua ederek başlıyorum. Çünkü bizim hastalarımız bir hastalık için değil, daha güzel görünmek için sağlıklı bedenlerini bize emanet ediyorlar. Bu büyük bir sorumluluk. Ameliyat ya da klinik işlem fark etmeksizin, hastam mutlu ve memnun olduğunda ben de mutlu oluyorum ve mesleki olarak kendimi tatmin olmuş hissediyorum. Estetik cerrahiye gerçekten ihtiyacı olan bir insanda vücudundaki düzelme, psikolojik olarak çok destekleyici olabiliyor. Bu da insanların özgüvenlerini tazeliyor.
Son dönemde birçok kişi sosyal medyada beğeni almak için estetik operasyonlara yöneliyor. Sosyal medyanın estetik cerrahi üzerindeki etkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sosyal medya, her kavramın fazlasıyla hızlı yayıldığı bir mecra. Fotoşoplu fotoğraflar, beden algısının bozulmasına ve gerçekte olmayan ya da olamayacak sonuçların arzulanmasına neden oluyor. Ünlülerin estetik tercihleri de sıkça örnek alınıyor. Bu durum, insanların “herkes yapabiliyorsa ben de yapabilirim” hissine kapılmalarına yol açıyor. Bu nedenle, estetik cerrahi sosyal medyada çok hızlı bir şekilde yayılıyor ve normalleşiyor.