Gerek dış etkenlerden gerekse yaş aldığımızda olumsuz yönde etkilenen göz ve göz çevresi ile ilgili en etkili işlemler hakkındaki detaylı bilgileri Göz Hastalıkları Uzmanı Dilek Abul’dan öğrendik.
Göz çevresi gençleştirme için göz kapak estetiği cerrahisi ile bizi bilgilendiren başarılı doktor Dilek Abul, okuyucularımız için ameliyatsız çözümler ile yapılabilecek müdahaleleri de anlatmayı ihmal etmedi…
Dilek hanım, öncelikle sizi biraz tanıyabilir miyiz?
1983 doğumluyum. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden 2007 yılında mezun olup; Göz Hastalıkları İhtisasımı 2011 yılında İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tamamladım. Şırnak’ın Cizre ilçesinde iki yıl mecburi hizmet görevimi bitirdikten sonra, Bursa İnegöl Devlet Hastanesi’nde ardından Yalova’da özel bir hastanede görev yaptım. Dört yıldır İstanbul’da Acıbadem Göktürk Tıp Merkezi’nde tam zamanlı göz hastalıkları uzmanı olarak hizmet vermekteyim. 13 yıllık evliyim; 9 ve 7 yaşlarında iki erkek evlat annesiyim. Tabii bir de iki yıl önce sahiplendiğimiz, ailemizin bireyi olarak gördüğümüz Yorkshire Terrier cinsi bir kızımız var. Benim gibi doktorluk mesleğini sürdüren, üniversite yıllarından itibaren tanıdığım eşim ise Ortopedi ve Travmatoloji uzmanı olarak görev yapmaktadır.
Göz çevresinde yaşa bağlı olarak, sigara ve zararlı ultraviyole güneş ışınlarına maruz kalma gibi çevresel faktörlerle gelişen değişiklikleri geri döndürmek ve gençleşmek için göz hekimi olarak hastalarınıza hangi cerrahi tedavi yöntemlerini öneriyor ve uyguluyorsunuz?
Göz kapaklarımız bakışlarımızı, dolayısıyla dışarıya verdiğimiz izlenimi en çok etkileyen yüz bölümümüzdür. Yaş artışı ile birlikte alt ve üst göz kapaklarında oluşan kırışıklık, sarkma ve şişme, torbalanma gibi değişiklikler kişilerin üzgün, yorgun ve olduğundan daha yaşlı görünmesine neden olur. Daha ileri olgularda ise; bu durum sadece estetik sorunlara değil aynı zamanda özellikle üst göz kapak cildindeki sarkmaya bağlı fazlalık nedeni ile yan görüş açısını daraltarak görmeyi zorlaştıracak fonksiyonel bozukluklara da yol açabilir. Göz kapaklarındaki deformasyon nedeni ile genellikle otuzlu yaşlardan itibaren daha canlı ve genç bir görünüm için ‘Blefaroplasti’ yani göz kapağı estetiği ameliyatını öneriyoruz. Lokal anestezi yapmayı tercih ettiğim blefaroplasti ameliyatında ortalama ameliyat süresi 1 saattir. Operasyondan bir hafta sonra hasta işine ve günlük rutinine dönebilir.
Cerrahi tedavi dışında göz çevresine uyguladığınız anti – aging amaçlı tedavi yöntemleriniz nelerdir?
Göz çevresi gençleştirme teknikleri olan okuloplasti konusu; tecrübeli olan biz göz hekimleri için çok keyiflidir. Otuzlu yaşlarla birlikte mimik hareketleri ile göz çevresinde meydana gelen kaz ayağı dediğimiz kırışıklıklar, alın ortası kaş çatma çizgileri ve kaşı kaldırma hareketi ile alında beliren akordeon çizgilenmelerine, henüz derinleşip statik hale gelmeden minik ve doğal botoks dokunuşları ile müdahale etmek çok ciddi ve etkili bir anti – aging uygulamasıdır. Hafif düzeyde kaş düşüklüğünde de botoks uygulaması ile yaklaşık 5 mm kadar kaşı kaldırıp tatmin edici bir görünüm elde edebiliriz. Özellikle göz altındaki ince çizgilenmeler ile morumsu renk tonu değişiklikleri için göz çevresine anti – aging ve lifting etkisi olan özel göz çevresi mezoterapi uygulamaları ile yüz güldürücü sonuçlar almaktayız.
Yine hafif göz altı torbalanması olup alt göz kapak estetiği olmak istemeyen hastalara enzimatik lipoliz mezoterapisi uygulaması yapılabilir. Gözyaşı oluğu belirginleşen hastalara ise hyaluronik asit içerikli göz altı dolgusu ile çok daha enerjik ve genç bir görünüm elde ederiz. Son zamanlarda özellikle genç yaş grubu hastalarda çok trend olan ‘Badem Göz Estetiği’ denilen ip askı uygulamasını ise poliklinik koşullarda gerçekleştirmek mümkündür. Göz çevresi uygulamaları ciddi riskler taşır o yüzden bu gibi işlemleri kesinlikle alanında uzman hekimleri uygulamalıdır.
Pandemi ile birlikte her yaş grubunun günlük rutinlerinde değişiklikler oldu ve dijital ekran karşısında geçirilen süre eskisine oranla ciddi oranda arttı, bu durumun göz sağlığımız üzerine etkileri nedir ve bu konuda okurlarımıza önerileriniz olur mu?
Pandemi sürecinden en çok etkilenen organımız şüphesiz ki gözlerimiz. Eskisine oranla çok daha fazla kişi gözlerde kuruluk, yanma, batma ve yabancı cisim hissi, kızarıklık, rüzgar veya sigara dumanından rahatsızlık, göz çevresinde mukus iplikçiklerin oluşması, kontakt lens kullanmakta zorluk, odaklanmak ya da net görmek için sık göz kırpma ihtiyacı, kapak üzerinde ağırlık hissi ve baş ağrısı şikayetleri ile bize başvuruyor. Bu şikayetlerden muzdarip kişilerin yaş skalası oldukça geniş çünkü online eğitim gören çocuklar ve mesai saati kavramı olmadan home – ofis çalışan beyaz yakalı erişkinlerde, pandemi kısıtlamaları nedeniyle boş zamanlarını geçirecek fazla seçeneği olmayan emekli kesim de ne yazık ki aynı durumda. Altta yatan sebep dijital ekranlar olduğundan; mümkün olduğunca kullanımını azaltmak, 20 dakikada bir en azından 20 saniye ara verip uzak bir noktaya odaklanıp göz kırpmak, soğuk su ile sık yüz yıkama, göz kapakları üzerine soğuk kompres uygulaması da hayatımızı kolaylaştıracak ve ağır kuru göz olgusuna dönüşümü engelleyecek pratik davranış şekilleridir. Günümüzde ‘Dijital Ekran Sendromu’ olarak da isimlendirilmesi kabul gören göz kuruluğu tedavisinde amaç göz yüzeyinin nemli kalmasını sağlamak olduğundan, hastalarıma gözyaşının yerini tutan yapay gözyaşı damlası/jeli ve daha ileri olgularda gözyaşı yapımını arttıran birtakım ilaçları önermekteyim.
Günlük rutininizde çocuklarda en sık karşılaştığınız göz rahatsızlıkları nedir ve korunmak için hangi önlemler alınabilir?
Hala çalışmakta olduğum Göktürk; yoğun olan çocuk ve genç nüfus popülasyonu nedeniyle özel bir bölge. Çocuklarla arası iyi olan genç bir anne doktor olarak kendim ve çocuk hastalarım aynı zamanda da onların anneleri için günlük poliklinik rutinimin keyifli geçtiğini söyleyebilirim. Hiçbir şikâyeti olmasa bile aileler erken tanı ve tedavi için çocuklarını mutlaka göz hekimine düzenli aralıklarla götürmelidir. Ebeveynleri doğru zamanda göz hekimine yönlendirmek konusunda çocuk hekimlerine de çok ciddi sorumluluk düşmektedir. Göz tembelliği dediğimiz talihsiz durumun etkin tedavisi sadece çocukluk yaş grubunda erken tanı ile mümkündür. Bu durumu çocuğun aileye şikâyet olarak geri bildirimi ne yazık ki çok uzun zaman alır. O yüzden çocuklara 6 aylıkken, 3 yaşında ve 5 yaşında mutlaka önerdiğimiz rutin göz muayenesi biz göz hekimleri için çok önemli bir fırsattır. Daha sonraki yıllarda ise göz bozukluğu tanısı koyduğum çocuklara 6 ayda bir muayeneye gelmeyi önerirken; her şeyin yolunda olduğu hastalarıma ise sıklıkla yaz tatili bitiminde okullar açılmadan hemen önce yıllık kontrollerine gelmelerini tembihlerim. Ebeveynler çocuklarında gözlerde kayma, kapak düşüklüğü, sık göz kırpma, gözleri ovuşturma, çapaklanma, özellikle uzağa bakarken gözlerini sıkarak bakma, okuyacağı metni çok yaklaştırma gibi normal dışı bir bulgu gördüklerinde, mutlaka göz doktoruna başvurmalıdır.
Dilek hanım, bir göz hekimi olarak oldukça yoğun geçen profesyonel hayatınızın dışında boş vakitlerinizde neler yapmaktan hoşlanırsınız?
Boş vakitlerimi mümkün olduğunca ailemle birlikte yapabileceğim aktiviteler ile geçirmeye çalışıyorum. Bisiklete binmek, snowboard yapmak, kamp tatilleri yapmak, eşimle akustik gitar çalıp şarkı söylemek gibi… Yoğun iş temposu ve aileme ayırdığım zamanların yanı sıra tabii ki kendime ait zamanlar yaratmaya da özen gösteriyorum. Bu anlarda kitap okumak, pilates ve yoga yapmak en sevdiklerim diyebilirim.