Belgrad… Sırbistan’ın göz kamaştıran başkenti, bir zamanlar Slavların “Beyaz Şehir” diye andığı, tarih kokan sokaklarıyla, gizemli ve büyüleyici atmosferiyle ruhunuzu derinden etkileyen bir yer. Burası, adeta zamanın durduğu, masalsı bir dünya. Sokaklarında dolaşırken, Avrupa’nın kalbindeymiş hissine kapılıyorsunuz, her bir taşın altında binlerce yıllık bir tarih yatıyor gibi… Belgrad’ın insanları, samimiyetleri ve misafirperverlikleriyle sizi sıcacık bir kucaklama gibi karşılıyor. Burası, yabancı gibi değil, ev gibi hissettiriyor insanı.
Genç nüfusu, şehre bir enerji, bir dinamizm katıyor; sokaklarında yürümek, adeta bir gençlik coşkusuyla dolu… Belgrad’a ulaşımın kolaylığı ise ayrı bir avantaj. İstanbul’dan sadece birkaç saatlik bir uçak yolculuğuyla bu büyülü şehre varabiliyorsunuz. Ve şehre ayak bastığınız andan itibaren, kendinizi büyülü bir dünyanın içinde buluyorsunuz.
Gece hayatıyla ünlü Belgrad, beni bu sefer restoranlarının ve sokaklarının sıcaklığına çekti.
Gilda… İşte burası, bir rüyadan fırlamış gibi… Lüks ve minimalist atmosferiyle, her bir tabağın bir sanat eseri gibi sunulduğu bir gastronomi şöleni… Damini’nin seçkin lezzetleri ve taze balıklarıyla hazırlanan yemekler, adeta ruhu besleyen bir ilaç gibiydi… Boho… Bu mekan, İstanbul’daki favori mekanım Lucca’yı hatırlattı bana. Dekorasyonu, içinde barındırdığı binlerce hikayeyi yansıtıyordu. İçerideki her köşede bir anı, bir duygu saklıydı. Yemekler ise birer aşk hikayesiydi; her lokmada, bir tutku, bir heyecan vardı.
Madera… İşte burası, lezzet yolculuğunun doruk noktası… Yüksek tavanları, ferah atmosferiyle sizi adeta bir başka aleme götürüyordu. Bahçesi ise, doğanın kollarında huzurlu bir mola gibi… Özellikle balık çorbası… Her bir kaşık, geçmişin tatlı anılarını hatırlatıyordu…
Frans… Burası, gerçek bir lezzet cenneti… Yöresel tatları ,etleri hele mezeleri burada yeni bir solukla buluşuyor. Her bir tabak, bir aile yemeği gibi sizi sarmalıyor.Personel çok eski,en az 20 yıllık, böylelikle bu size çok samimi bir ortam yaratıyo. Ve mekanın atmosferi… İşte burası, bir masal diyarı gibi… Her bir detay, bir büyü, bir gizem…Tuvaletleri bile bambaşka, güllerle döşenmiş, hatta şampanya bile var…
Belgrad… Adı gibi “Beyaz Şehir”… Her bir köşesinde, bir masal gizli… Ve bu masalın içinde kaybolmak, ruhu besleyen bir yolculuk gibi…
Gülşah Çınar