Arzu Niziplioğlu, geleneksel Türk kültürünü modern dokunuşlarla harmanlayarak kurduğu Hatun İstanbul markasıyla sadece Türkiye’de değil, uluslararası alanda da dikkat çekiyor. Osmanlı saray esansları, özel tasarımlar ve eşsiz Türk ikram kültürüyle markasını dünyaya tanıtan Niziplioğlu, VIP Turkey’e markanın kuruluş hikayesini ve gelecekteki vizyonunu anlattı.
Arzu Hanım, sizi zaten Hatun İstanbul markasının kurucusu olarak tanıyoruz. Ancak okuyucularımız için sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
İki çocuk annesiyim. Bu hayattaki en önceliğim ailem. Gelenek ve göreneklerine bağlı bir ailede yetiştim. Hem turizmci olmamız, hem de tarih ve sanata olan ilgim benim bu markayı kurmama sebep oldu. Geçmiş yıllarda mağazacılık sektör deneyimim olması bu markayı kurmamda bana çok deneyim kattı. Üç imparatorluğa başkentlik yapmış İstanbul’un sahip olduğu muazzam eserlerin üzerinden markamı kurguladım.
Hatun İstanbul markasını yaratma fikri nasıl ortaya çıktı? Osmanlı saray kültürüne olan ilginiz ne zaman ve nasıl başladı?
Kültürel zenginliğe, gelenek ve göreneklere değer veren bir ailede büyüdüm ve aile kültürümden edindiğim bilgi ve tecrübeyi günümüzün ruhu ile harmanlayarak geleneksel ve moderni bir araya getirmeyi amaçladım. Geçmişe anlam kazandıran bu özel değerleri günümüzde en saf haliyle yeniden canlandırmak ve hak ettikleri sunumlar ile misafirlerimizle buluşturmak istedim. Saraylarda dönemin sultan ve hatunlarının kullandığı esansları, Galata’da azınlık toplulukların kültürümüze kattığı esansları ve Haydarpaşa’da ise İpek Yolu ile dünyanın dört bir yanından İstanbul’a ulaşan nadir bulunan esansları harmanladık. Özellikle kullandığımız ud, amber ve misk kokularını seçerken Osmanlı saray hayatından esinlendik.
Saray arşivlerinden elde ettiğiniz bilgiler doğrultusunda kokular ve ürünler geliştirme süreci nasıldı? Hangi zorluklarla karşılaştınız?
Ürün gruplarımızı oluştururken farklı dönemlerin ruhunu yansıtan kokular ve lezzetlerle yola çıktık. Kültürümüze bakınca Türk kahvesi ve lokumun yeri çok özel. Bu lezzetleri lüks ve kaliteli bir şekilde sunmak istedik. Koku karışımlarımızı hazırlarken, bu kokuları günlük hayatımızda nerede ve nasıl yaşatabileceğimizi düşündük. Böylece kokulu sabunlarımız, kolonyalarımız, oda parfümlerimizi, mumlarımızı ve diğer ürünlerimizi geliştirdik. Özellikle Osmanlı’da harem hayatı devletin en mahrem alanını oluşturduğu için bu döneme ait bilgilere ulaşmak için birkaç tarihçi ile de bir araya geldik.
Gül, amber ve misk gibi esansları kullanarak oluşturduğunuz koleksiyonlar hakkında daha fazla bilgi verebilir misiniz?
Gül kokusunu Kız Kulesi koleksiyonumuzda yasemin ve öd ağacı kokusu ile kullandık ve mistik bir algı yaratmak istedik. Amber kokusunu Haydarpaşa koleksiyonumuzda lavanta kokusu ile birleştirdik, fresh ve egzotik bir hava vermek istedik. Misk kokusu ise bizim Topkapı koleksiyonumuzda çedar ağacı ve katleya orkidesi ile birlikte yer alıyor. Topraksı, odunsu havası ile sizi başka bir zamana taşıyor.
Ürünlerinizi isimlendirirken İstanbul’un tarihi yapılarından ilham alıyorsunuz. Bu yaklaşımın marka kimliği üzerindeki etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hatun İstanbul koleksiyonunu oluştururken İstanbul’un çok sesli, renkli ve zengin yapısı bizim için en büyük ilham kaynağı oldu. Binlerce yıllık kültürel bir miras, aynı coğrafyayı paylaşan çok farklı topluluklar ve medeniyetler, birbirinden beslenerek zenginleşen gelenek ve görenek ve nihayetinde tüm dünyada ün salmış bir ikram kültürü… Bu zenginlik bizim için çok değerli. İstanbul’un neredeyse her köşesinde bunun izlerini görmek mümkün. Bu özellikleri de markamıza fazlasıyla yansıtmaya çalıştık.
Geleneksel Türk ikram kültürünü uluslararası alanda tanıtmayı hedefliyorsunuz. Bu konuda attığınız somut adımlardan bahseder misiniz?
Lokum, dünya üzerindeki en eski tariflerden biridir. 15. yüzyılda Anadolu’da ilk kez ortaya çıkmış, 18. yüzyılda Osmanlı saraylarında lezzetinin doruğuna ulaşmış, 19. yüzyıldan sonra ise Avrupa’da ve tüm dünyada değer verilen bir lezzet olmuş. Hatun İstanbul lokumları da, Osmanlı saraylarındaki lezzet ve saflıktan ilham alınarak ortaya çıktı. Müzeler, insanlara medeniyetlere ait eserleri bir arada sunarak onlar arasındaki ilişkiyi sorgulamalarına ve o değerleri fark etmelerine yardımcı olur. Biz de İstanbul’daki Dolmabahçe Sarayı, Topkapı Sarayı, Beylerbeyi Sarayı, İslam Medeniyetleri Müzesi’nde yer alarak farklı milletlerden ülkemizi ziyaret eden misafirlerle Hatun İstanbul’u buluşturup, zengin mirasımızı keşfetmelerini sağlıyoruz.
Türk kahvesi ve lokum gibi ürünlerin modern tasarımlarla sunulması konusunda tüketici tepkileri nasıl?
Sunum bizim kültürümüzde çok önemli bir yere sahip. Hatun İstanbul’da da bunu yaşatmak ve sunumumuz ile insanlara kendilerini özel hissettirmek istedik. Hatun İstanbul’un büyüleyici ve zarif ruhunu yansıtmak için tüm detayları dikkate aldık. Ambalaj tasarımlarımızdan, özel hediyelik eşyalarımıza ve mağaza dekorasyonumuza kadar her adımımızda kaliteli ve lüks bir sunum oluşturmayı hedefledik. Birbirinden farklı lokum çeşitleri, kahve çeşitleri ve yeni çikolata ürünümüz ile gerek lezzet gerek görsel en iyi kaliteyi sunmaya çalışıyoruz. Müşterilerimizden gelen olumlu geri dönüşler bizi çok mutlu ediyor.
Son olarak, Hatun İstanbul’un gelecekteki vizyonu ve projeleri neler?
Ana mağazamızın dışında İstanbul’un en lüks beş yıldızlı otellerinde satış noktalarımız bulunmaktadır. Bunun yanında Kuveyt’te bir partnerimiz var. Özellikle Orta Doğu bölgesinden gelen talepleri değerlendiriyoruz. Yakın gelecekte Londra’da bir mağaza açmak üzerine çalışmalarımızı sürdürüyoruz.